Slovenya – Mutluluğun ülkesi

İki saat ve on dakika sonra yaşama dair tüm bakış açınız değişecek deseler inanmazsınız değil mi? İnsanın yol açtığı tüm tahribatı hemen geçmişte bırakacağınızı hatta dakikalar sonra anımsamayacağınızı söyleseler? Denilebilir ki bunun için iki saate gerek yok, İstanbul\’dan şöyle bir saat uzaklaşsak yeterli, hemen yanı başımız Şile, Ağva, Maşukiye, Sapanca, Ereğli… Doğru. Ancak burada, ilk satırdaki duyguyu hissettiren şey doğadan öte insanlar. Burada insanlar mutlu, burası mutluluğun ülkesi. Burası Slovenya.

Doğu Alpler\’in gölgesinde yaşayan bu eski Yugoslav toprağı yaşamaktan, nefes almaktan mutlu olan şanslı bir azınlığın ülkesi. Ülkede toplam iki milyon yüz bin kişi yaşıyor.İstanbul\’dan Türk Hava Yolları TK 1061 seferi ile  başkent Ljubljana (Okunuşu :  Lubyana) Joze Pucnik hava limanına  sabah saat 08:10\’da vardık ve rentalcars aracılığı ile kiraladığımız araçla şehir merkezine doğru yola çıktık. Yaklaşık yirmi beş dakika süren kolay ve keyifli bir yolculukla (doğal olarak hiç trafik yok) başkentin merkezine ulaştığınızda, tüm şehir merkezinin trafiğe kapalı olduğunu görmek bizi çok şaşırttı. Aracınızı şehir merkezine girmenizi engelleyen bariyerlerin dışına bir park yerine ya da şehrin merkezine biraz daha yakın olan Grand Hotel Union isimli otelin otoparkına günlük 20 Euro karşılığında park edebilir ve otelinize daha kısa mesafe yürüyerek ulaşabilirsiniz. Bariyer dışı sokaklara da park etseniz park metrelere ödeyeceğiniz para günlük olarak aynı dolayısı ile bu otelin otoparkı kapalı ve şehir merkezine daha yakın olduğu için bizim tercihimiz bu yönde oldu.

Bu seyahatin Ljubjana etabında iki gece kalmak üzere tercih ettiğimiz otel Vander Urbani Resort oldu ve eski şehir merkezinin tam ortasında Ljubljanica nehrinin hemen kıyısında son derece konforlu bir konaklama sağladı. Gecelik iki kişi kahvaltı dahil 60 Euro ödedik. Lokasyonu ve konforu bizim açımızdan mükemmeldi. Otelden çıkar çıkmaz sokaktaki hayata karıştığınız, nehir kıyısında onlarca cafe ve restaurantta arzu edilen her bütçeye uygun yiyecek ve içecek olanakları bulduğunuz bu konum; şehrin simgesi sayılan Triple Bridge (Üç köprü) \’e sadece 200 metre mesafede.

Başkentin her noktası dura dura ve keyif yaparak bir tam günde yürünebiliyor ve ikinci gün, aklınızda kalan noktalarda keyifle vakit geçirebiliyorsunuz. Yemyeşil sokakları, keyifli meydanları ve mutlu yaşamaktan ölmeyeceklermiş gibi duran insanları ile Ljubljana çok özel bir başkent. Bir küçük notta; üniversite (ya da genel olarak eğitim) işini nasıl çözelim diyen anne-babalara. Bu başkent hem ulaşımı çok kolay, hem çok ucuz (diğer Avrupa kentlerine ve İstanbul\’a göre) hem de Avrupa\’nın iki ciddi üniversitesinin ev sahibi. Tam bir öğrenci kentinde, çok yüksek kalitede bir eğitim için  yolunuz bir düşürüp inceleyin. Mutlu bir çocuğunuz olsun istiyorsanız en azından üniversiteyi bu ülkede okutmanızı öneririm.

3.gün sabahı bizim için Alplerin gölgesine kısa bir yolculuk vaktiydi. Aracımız ile ünlü Bled gölüne; kuzeye doğru yola çıktık ve yaklaşık 45 dakika süren bu yolculuğu kısa molalarla manzaranın tadını çıkartarak keyifle uzattık. Yol üzerinde Kranj isimli bir Sloven kenti var, bu kenti sokaklarında dolaştık, ünlü Sava nehri havzasında nehirle birlikte zamanın durduğu yere Bled\’ e seyahat ettik.

Bled Gölü için söylenebilecek en kesin şey \’nefes kesici\’ olduğu. Çevresi yaklaşık 6-6,5 km olan bu müthiş gölün ahşap yolu, yaklaşık 1 saat 15 dakikada yürünebiliyor. Bu yürüyüşü sabahın çok erken bir saatinde yapar ve dinginliği yaşarsanız; her şey bir yana yaşamdan keyif almaya yeniden başlayabileceğinizi hissedeceksiniz. Gölün ortasında, içinde manastır bulunan bir ada var ve göl etrafındaki çeşitli iskelelerden buraya tekne seferleri yapılıyor. Kişi başı 12 Euro seviyesinde. Adanın üzerinde bulunan bir cafe, bir kilise ve keyifli yürüyüş yolları özellikle fotoğraf çekmeyi sevenlere bir hazine sunuyor.

Gölün çevresinde ise irili ufaklı bir çok otel ve pansiyon, bir çok cafe ve restaurant var. Burada iki gece geçirmek için önereceğim otel ise Villa Bled. Geceliği iki kişi 130 Euro seviyesinde.Bled doğal olarak biraz pahalı bir bölge. Bu çok özel otel ise ünlü Yugoslav General ve Devlet Başkanı Tito\’nun yazlık evi imiş. Bu paraya değer mi dediğiniz duyar gibiyim ancak bu iki gece için inanın değer. Farklı bütçeler içinde bir çok alternatif var, inceleyebilirsiniz.

Bölgenin gezmek ve manzara seyretmek açısından en çarpıcı yerlerinden biri de Bled Kalesi. Mutlaka gezin ve manzaranın tadını çıkartın. İçinde bir de restaurant var.

Dört muhteşem gün geçirdiğimiz Slovenya\’da, dolunay manzaralarının sizlere de eşlik etmesini diliyorum.

İyi yolculuklar.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir