Okumak: Bin Yılların Emri

Meselenin özü tarafgirlik. Bir tarafa ait ya da yakın olmak doğal kabul edilebilir. Sorun olan, bir tarafa yakın hatta ait olmaktan önce o tarafın tezini ve elbette karşı tarafın anti-tezini incelemiş ya da en azından okumuş olmak gereğinin her daim göz ardı ediliyor olması.

Günümüz çoğunluğu, hemen her konuya ve hemen her zaman kendisini yakın hissettiği taraftan bakma kanserine mağlup. Bu bakış açısı darlığı ile de gelişmeden söz etmek, ilerlemek mümkün olmuyor haliyle.

Siyasete kendi oy verdiğimiz açıdan, spora kendi forma rengimizin paletinden, kariyere kişisel bakış açımızın ve elbette mutlak haklılığımızın temelinden, inançlara kendi kat-i inancımız ışığından bakmaya çalıştıkça ve hiç bir konuda farklı hiç bir araştırma, inceleme ve en basit metodoloji ile \’\’okuma\’\’ yapmayınca; yüzmeye çalıştığımız denizin boyu asla dizlerimizi geçemiyor.

Oysa en basit konuda bile tezin anti-tezi de var. Yaşamın ve düşüncenin temel dengesi bu. Bir düşüncenin, o düşünceye tamamen ya da kısmen farklı bir yerden bakabilen bir karşıt fikri de var. Olmalı da. Gelişmenin önünü açan bakış açılarındaki bu çeşitlilik zira.

Bugün, kendini entellektüel sayan beyaz yakalılarımızın içerisinde körü körüne tek bir bakış açısını dayatmak adına ateşli tartışmalara girecek olanların sayılarının hiç de azımsanmayacak noktada olduğunu, eğitimlerimde bulunan katılımcılardan dolayı biliyor ve cidden çok şaşırıyorum. Her biri en az lisans diplomasına sahip bu katılımcıların durumu bu halde iken, halkın \’oy deposu\’ durumundaki genelinden nasıl bir objektivite ve nasıl bir demokrasi beklenebilir ki?

İnansın ya da inanmasın, inanç tartışmasına giren biri Eski Ahit\’i (Tevrat\’ı) ve Yeni Ahit\’i (İncil\’i) hiç okumadan nasıl olup da Kur\’an ile ilgili yorumda bulunabilir ki? Kaldı ki bu üç kitap birbirinin anti-tezi ya da alternatifi değil, sırası ile birbirini doğrulayan bir hükümler bütünüdür ancak taraftarlık ateşi öylesine kör edici ki bu temel gerçeğin bile çok uzağındayız toplum olarak.

Ya da bir takımın taraftarı olduğumuzda , bir politik fikri savunduğumuzda neden sadece \’adalet\’ tarafında , \’ahlak\’ tarafında, \’gelişim\’ tarafında olmayız da kendi tarafımızda oluruz ki? Çünkü karşı tarafın savının da doğru tarafları olabileceği ile ilgili en ufak bir şüphemiz bile yok bizim.

Oysa Emir, 1400 yıl öncesinden geliyor. O kadar açık, o kadar net ki. Tek sorun bizler, o emri bile (şayet dinliyorsak) sadece kendi açımızdan yorumlamak sadece kendi arzu ettiklerimizi okumak adına çarpıtıyoruz. Ama o emirde şunu oku, bunu okuma demiyor. Sadece \’\’Oku\’\’ diyor değil mi?

(96:1) Alak Suresi

\’Yaratan Rabbinin adı ile oku!\’\’

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir