Monte Carlo / Monaco

Bir simge ülkenin en simge yerleşimi Monte Carlo; ülkenin %80’ininin yaşadığı bir masal kenti. Özel bir coğrafyaya özel bir kültür eklemişler; üzerine de bolca para, ortaya Monte Carlo gibi bir marka çıkmış. Ordusu yok, güvenliği yok ve dahi hiç bir korkusu da yok. Kuzey İtalya ile Güney Fransa arasına sıkışmış küçücük bir ülkenin görkemli şehri Monte Carlo’ya ulaşmak için ya Milano (Kuzey İtalya), ya da Nice (Güney Fransa) hava limanları kullanılıyor. Her ikisi de oldukça yakın. Ben, bu özel kente ikinci seyahatimde Nice üzerinden banliyö treni ile 30-35 dakikada ulaştım.

Onlarca filme, yüzlerce kitaba konu olmuş bu şehri anlatırken İtalyan etkisinden çok Fransız etkisinden ve bu Fransız aristokrasisine ek olarak kale-kent kültürünün Monaco asalet vurgusundan söz etmek gerek. Tren istasyonundan şehre adım attığınız andan itibaren ”halk” duygusu yerine ”asalet”  duygusu hissediyorsunuz. Sınırsız bir zenginlik, lakin sıfır sonradan görmelik. Kanıksanmış bir zenginlik hakim şehre. Akdeniz’e hakim bir tepenin deniz tarafındaki sırtına kurulu 25.000 nüfuslu Monte Carlo, kumarhaneleri ile ünlü. Farkı ise her kumarhanenin aynı zamanda bir müze olması, bu müze kumarhaneler yüz yılı aşkın binalarda olanca görkemi ile lükse ve asalete hizmet ediyor hala. Kişi başı 10 Euro karşılığında, derli toplu bir kıyafetle müze olarak gezebilirsiniz, kumar oynamanıza gerek yok. Monte Carlo’da bir kumarhaneye girdiğinizde kendinizi bir 19.yüzyıl balosunda hissedersiniz, Las Vegas’taki lobby kumarhanelerinden ve o karmaşadan oldukça farklı.

Bütçesi çok geniş olanlar bir kutlama ya da sadece keyif için bir gece kalabilirler elbette ama çok pahalı. Bu nedenle Milano’da, Nice’de, Cannes’da kalıp buraya trenle günü birlik gelip dönmek çok daha mantıklı. Kumar oynamak isteyenler ise turistlere gösterilen ‘buyurun biraz oynayın’ müsamahasından faydalanabilirler elbette ama unutmayınız ki burada ki kumarhanelerde yediğiniz ve içtiğiniz her şey için ciddi para ödersiniz. Kaybetme olasılığınız olan para ise tamamen size kalmış.

Monte Carlo’nun ana meydanında fazla sayıda restoran ve kafe mevcut. Bunlar da oldukça pahalı tabii ama buraya kadar gelmişken bir akşam yemeği ve bir kahve keyfi yapmadan dönmek de olmaz. Bu nedenle Cafe de Paris (Bu bizdeki çakmalarından değil tabii, orijinal marka) tercih edilebilir. Dikkatli sipariş veriniz ve mümkün olduğunca ‘hafif’ yemek yiyiniz. Rakamlara dikkat! Biz ‘hafif’ bir şeyler için iki kişi 110 Euro ödedik.(birer kadeh şarap dahil tabii).

Kumar tutkunuz yoksa Monte Carlo için yarım gün yeterli olur. Sahilde kısa bir yürüyüş, Meydan’da bir Kafede hafif bir yemek ve bir – iki müze/otel ya da müze/kumarhane gezisi. Az gibi görünmekle birlikte, her yerden oldukça farklı bu prenslik şehrini gezmiş olmak çok güzel bir anı. Monte Carlo  görülmese de olur denecek bir yer değil bu dünyada. Kalınmasa da olur tabii!

Yolu kuzey İtalya’ya da Güney Fransa’ya düşen herkesin bir akşamüstü uğraması ve görmesi gereken bir yer Monte Carlo. Bu şekli ile hem keyifli hem de daha ekonomik yolla ziyaret edilebilir.

14 Mayıs, 2015 – Monte Carlo

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir