Ömrümüz mış gibi yapmakla geçiyor. Hiç bir verimi olmayan ve hiç bir sonuca varmayacak projeleri yürütüyor-muş gibi yapıyoruz. Hiç bir zaman para, saygınlık ya da kişisel tatmin sağlaması olanaklı olmayan \’kampanya\’ ları başarıyor-muş gibi yapıyoruz. Neticede kimseye zerre faydası dokunmayacak işleri sosyal platformlarda herkes görsün de şanımız yürüsün diye tamamla – mış gibi yapıyoruz. Çok az kaldı, neredeyse yaşıyor-muş gibi yapacağız.
Mutlu olmadan çalışmak sadece çalışıyor-muş gibi yapmaktan ibaret. Gerçeklerden uzak, kendimize çizdiğimiz sanal sınırlarda, kurallarını kendi yazdığımızı zannettiğimiz bir oyunu bile oynuyor-muş gibi yapıyoruz. Beğenilmek için kırk takla atıp, üç kişi beğendi diye kendimizi iyiy-miş gibi hissediyoruz. Gerçekte ne istediğimizi sorgulamaktan bile vazgeçtik.
Her sabah yüzümüze taktığımız maskelerle özdeşleştik. Artık yüzümüz yok. Sadece maskelerden ibaretiz. 5 ay kadar önce yayımlanan romanım \’gölgesiz\’ de şöyle bir cümle yazmışım: \’\’Eskiden suratlar görünür, maskeler görünmezdi. Şimdi suratlar, maskelerden görünmüyor. Her şey çok net aslında, eskinin maskeli yüzleri bugün yüzsüz maskeler oldu.\’\’ Gerçekten öyle. Bugün, mış gibi yapan yüzsüz maskelerden ibaretiz.
O kadar mış gibi yapıyoruz ki ışığı yansıtacak bir kütlemiz kalmadı. Işık, içimizden geçiyor ve bir gölgeye bile sebep olamıyoruz. Gölgesiziz.