Koltuk

\"Untitled
Hepimiz koltuk derdindeyiz bu ülkede. Oturduğumuz koltuğun derdinde.

Oturduğumuz ve asla kalkmak istemediğimiz koltuğumuzdan, birbirimize attığımıza inandığımız gollerin sevinçleri ile yaşıyoruz. Golleri bile o koltukta oturarak atıyoruz biz. Kalkıp, koşturup çalışarak gol atmak riskli çünkü  ya koltuğumuza otururlarsa? Bunda ülkenin yıllardır sürüklendiği yapay ekonomik balonların da etkisi var elbette. üretimin sıfırlandığı bir ortamda, oturacak boş koltuk bulmak zor zira. Bu durumda, önce koltuğu korumak gerek.

Bugün gördüğüm bir sosyal medya haberinde; Sn. Kılıçdaroğlu\’nun Sn. Erdoğan\’a attığı belirtilen lakin malum medya organlarınca görmezden gelinerek halktan gizlenmeye çalışılan bir golden söz ediliyordu. Sn Kılıçdaroğlu; adı geçen golü oturarak atmış elbette. Zira hepimizin malumu olduğu üzere, kendisi oturduğu koltuktan kalkmaktan en çok korkanlardan. Bunca seçim yenilgisine hem de ağır yenilgilere rağmen halen ve ısrarla o koltukta oturur kendisi, bilirsiniz.

Kılıçdaroğlu\’nun golü attığı söylenen zat ise koltuk konusunda çok daha cesur doğrusu. Kendisi düzenli aralıklar ile farklı koltuklarda oturmak talebini, olası tüm yollarla zorlayan bir tarz. Koltuğa olan \’sabit\’ sevdasını  düşünmezsek; Kılıçdaroğlu\’na kıyasla çok daha başarılı bulunabilir.

Bu insanlar; \’seçim\’ ile oralarda oturmaya devam ededursun; bizler de atanma ya da tercih marifeti ile ayrılmıyoruz koltuklarımızdan. Oysa, tuhaf bir ülke olan İzlanda\’da ülkenin Başbakanı, sadece adı; doğruluğu henüz kanıtlanmamış bir belgede geçiyor diye ayrılıveriyor koltuğundan. İnsan düşünmeden edemiyor; bu İzlanda\’da boş koltuk çok fazla herhalde. Ya da Emperyalist Demokrat Birleşik Krallık\’ta ( ingiltere\’de) seçimi kaybeden tüm muhalefet parti başkanları anında istifa ediveriyor. İlginç.

Yüceltilmiş bir cehaletin kutsandığı bu yıllarda, koltuklarımızdan vazgeçemeyecek kadar küçülerek, bu kutsamaya ortak oluyoruz bizler de. Vazgeçmiyoruz çünkü, geçemiyoruz… Öylesi yapışıp kaldık ki payelerimize, özgürleşmemizin ; kutsanan cehaleti ait olduğu yere geri göndermemizin ve sürdürülebilir bir refah ile yaşayabilmemizin tek yolunun vazgeçmek olduğunu göremiyoruz. Kartvizitlerimize mahkum olduk biz.

Eskiden; daha yumuşak bir koltuk peşinde gözlerimiz dört açılırdı. Şimdi yalnızca mevcut koltuğumuzu korumak derdi ile, birbirimizi çiğniyoruz. Eziyor ve geçiyoruz arkamıza bakmadan. Oysa ülkenin dört yanında cehalet meşrulaşıyor. Artık çalıştığımız iş yerlerinde bile tanık olur olduk bin tür cahil küstahlığına. Çünkü, yüceltiliyor sistematik olarak ve biz; Cumhuriyetin sahipleri olduğunu söyleyen bizler; hala ve ısrarla; kendi koltuğundan vazgeçemeyen zavallı bir zat-ı muhteremin oturduğu yerden attığı söylenen gollerin peşinden gidiyoruz. Kim zavallı, iyi düşünmek gerek.

Diplomamızdan, ofisimizden, şirket aracımızdan, kartvizitimizden, unvanımızdan ve tabii koltuğumuzdan vazgeçtiğimizde özgürleşeceğiz. BAŞKA BİR YOL YOK…

 

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir