Herkesin bildiği hatta hakim olduğuna inandığı bir kavram saygı.Öyle ki hepimize çok çok küçüklüğümüzden başlayarak öğretildiği iddia edilen toplum olarak iddialı olduğumuza inandığımız bir olgu. Hepimiz; küçüklüğümüzden, büyüklerine saygılı ol, arkadaşlarına saygılı ol, aman öğretmenlerine saygılı ol tembihleri getirmiyor muyuz beyinlerimizde bu yaşımıza dek?
Bunca tembihe ve iddiaya karşın, içinde yaşadığımız toplumun en çok şikayet ettiğimiz yönü de saygı. Saygısız bir toplumda ve saygısız bir ortamda yaşadığımızdan ve elbette çalıştığımızdan şikayet ediyoruz sürekli. Öyle ise, küçüklüğümüzde beyinlerimize işlenmeye çabalanan bu saygı nereye gidiyor. Nasıl oluyor da yıllar geçtikçe buharlaşıp yok oluyor ?
Ya da şöyle sormalı belki de; her sabah, tek şeritli yolda aracını sağımızdan; olmayan bir şerit icat ederek sürmeye çalışan bu insan da kim? Norveç\’te mi büyümüş ki O ? O\’na saygılı olmayı öğretmemişler mi? Ya da elektronik postalarını \’\’bilgilerinize\’\’ diye bitiren bu arkadaşlar kim? Format bilmek bir yana saygı da öğrenmemişler mi ailelerinden ? Hayır ne gerekçe ile \’\’bilgilerinize\’\’ diye posta bitirilir ki? O postayı zaten bana yazıyorsan, benim bilgime yazmıyor musun? Bir daha bilgilerimi tahrik etmek de neyin nesidir? Kökeni bellidir elbet:
Resmi yazışma dilinde postalar bir üste yazılıyor ise; bilgilerinizi ARZ EDERİM ve bir asta ya da eşite yazılıyor ise bilgilerinizi RİCA EDERİM diye yazılırdı.Buradan kalma bir yaklaşım \’\’bilgilerinize\’\’ yaklaşımı..Lakin ne kadar saygısızca ne kadar yavan ve ne denli gereksiz. Oysa yazacağını yazdıktan sonra bir satır alta geçip ; \’\’saygılarımla\’\’ diye bitirse ne denli hoş olacak değil mi? Üstelik kime yazılırsa yazılsın, sadece saygılarımla.Hepsi bu.
Ya günümüz iş temposu içinde randevu verdiğin birini bekletmek de nedir? Nasıl bir mantıktır ki bir insana belirli bir saatte randevu veriyorsun ve dahi bekletiyorsun? Bu noktada hemen şu söylenecektir: Yahu bir önce gelen trafikten dolayı 20 dakika geç geldi bu nedenle sizi bekletmek zorunda kaldım…!
Ne münasebet kardeşim. 20 dakika geç gelen 20 dakika daha az görüşecek demektir. Bu onun sorunu. Zamanında gelen ve bir sonraki görüşmesine de zamanında gitmek isteyen birini neden 20 dakika kapında bekletiyorsun. Bu nasıl bir saygı anlayışıdır?
Bir de pek yaygın olarak müşterisinin (bence\’\’misafirinin\’\’) suratına dahi bakmaya tenezzül etmeyen işletmeler var. Çoklukla büyük mağazaların genç ve dahi yüksek iş gücü devirli personeli bunlar. Arkadaş milyonlarca lira para harcayıp bir şirket kuruyor ve bu şirket daha fazla kazanabilsin diye yüzlerce mağaza (şube) açıyorsun.Bunca parayı her türlü harcar iken, o kapıdan girecek MİSAFİRİNE bir güler yüz gösterecek personelin sistematik eğitimini sürekli kılamıyorsun. Neden? Çünkü eğitime verecek paran yok !…Oysa paran var lakin konuklarına gösterecek saygın yok ki o personele saygı / iletişim/ misafir ilişkileri/ beden dili/ tavır vb en basit eğitimleri dahi aldırmıyor ya da alınmasında süreklilik yaratacak bir sistem kurmuyorsun.
Biz bina yaparız bu ülkede.Dekor…Süs…Lakin o binada hizmet edecek personeli eğitmeye hiç gerek duymayız. Elbette gerek yok tabii ne lüzum olsun ki saygı denen en basit davranış kurallarına ? Nasılsa iki gün sonra gidecek o personel ve biz yeni gelen için tekrar mı eğitim parası harcayacağız ? Güzel yanıtlamış adamın biri: yahu eğitiyoruz para harcıyoruz da YA GİDERSE? sorusunu:
Ya eğitmezsek ve KALIRSA????
Bizler; iş yerimizde saygıdan muaf tutuyoruz ya kendimizi İŞ\’TE herkes muaf tutuyor o zaman.
Bizim işimiz pek acil ya, herkesin ki acil o zaman.
Bugün iş yerlerinde kazanılması gereken ilk ve en acil davranış yetkinliği SAYGIDIR.
Saygıdan o kadar vazgeçtik ki; iş adına toplantı yaptığımız biri alenen ve direkt yüzümüze Türkiye\’nin en önemli kurumlarından birini, tarihinde ilk kez ele geçirdik diyebiliyor.Şaşırıp kalıyoruz sonra.İçimizden biri soruyor: Pardon ele geçirdik derken!! kimin elindeydi ki ? Yanıt bir tokatın yapacağından çok daha derin bir etki bırakıyor suratımızda: Kemalistlerin!
Bizler; yakın tarihimize gösterilen tavrın bu noktaya gelmesine engel olamamış bireyleriz. Saygıyı derhal hatırlayıp örgütlü bir şekilde önce hayatımıza sonra İŞ hayatımıza yeniden oturtmaz isek, çok yakın bir gelecekte HERKES her şeyden MUAF olacak.