Gösteri

Tarihi; bırakın farklı / karşı kaynaklardan okumayı , hiç okumamış olanların ülkesinde yaşıyoruz ve bu kitlelerden sağ duyu bekliyoruz biz. Geçmişte ne zaman / nerede / nasıl / neden ve NE olduğunu hiç bir koşulda okumamış olanlardan; bilimsel bakış açısını, hoşgörüyü, barışı ve tüm bunların karşısında kişisel rant için sahneye konan gösterileri algılamasını bekliyoruz.

Anlamadıklarında da kızıyoruz, aşağılıyoruz, cahil damgası vuruyoruz.Bu kısımın çözümü zaman faktörü ile paralel olmakla birlikte oransal olarak daha kolay. Ancak bunu çözmek için önce ve mutlaka daha büyük bir sorunla uğraşmak gerekiyor. Asıl sorun olan; okumuş olan / okuduğunu düşünüyor olanla ilgili. Ya da öyle sanan ile:

Bir sanatçı cenazesinde CHP ya da TKP bayrakları ile gösteri yapanları çözmeliyiz önce. İlgili ilgisiz her yapıya padişah adını koyma cehaleti gösterenler (üstelik o adı da alakasızca yanlış seçenler) bir gün çözülecek. Asıl sorun ilgili ilgisiz her şeye Atatürk adını verme gayreti içinde olan \’\’sözde\’\’ okumuş olanlar. Hatırlayınız; biz bugüne bu ikinci grup yüzünden geldik zira. 1938\’den sonra büyük asker lakin kötü devlet adamı İsmet Paşa\’nın etrafında oluşan ve bugünün statükocu solunu (sözde solunu) halen temsil etmekte olan kitleler yüzünden 14 Mayıs 1950 seçimlerine vardı sonuç. Üstelik bu ünlü seçimlerden 4 yıl önce sadece ve sadece \’\’Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu\’\’ nedeni ile oluşan CHP içi muhalefetten doğan DP kazandı bu seçimleri. DP\’nin 4 ana kurucusu ise; bu tarım reformunun kişisel topraklarına mal olacağını çok iyi bilen toprak ağaları idi. Yani sözde okumuş kesimi temsil eden statükocu sol; 1938\’den sonra o kadar statükoya daldı ki; cahil ve okumamış halk kendisine toprakları vermek isteyen partiyi değil de; toprak ağalarınca kurulan / yönetilen ve ağalık / dere beylik sistemini tümü ile savunan / destekleyen partiyi seçti. Bu Amerikan iç savaşında kölelerin; köleliğin devamını savunan Güney ile birlikte savaşması düşüncesi kadar saçmaydı lakin Türkiye\’de aynen böyle oldu.

İşte biz bu noktada yanılmaya başladık. Suçu hep o oyları DP\’ye veren okumamış, manüpile edilmeye açık, dindar halka attık. Oysa orada hata tamamen statükoya dalan CHP elitlerinindi. Çünkü onlar Ata\’nın yolundan değil izinden gitmeyi seçtiler. Oysa o dehada liderler öldüğünde; bire bir onlar taklit etmek yapılabilecek en büyük hata idi. Ana fikri istikamet edinip, kucaklayıcı ve hoş gören politikalar üretmesi gerekenler; tümü ile kötü bir taklitçilik yoluna düştüler. Halkı aşağıladılar, hor gördüler, cehaletlerini yüzlerine vurdular. Takım elbiselerinin içerisinde en ufak memur bile kendini elit gördü ve halka hizmet için memuriyet ettiğini unuttu. Bağlı olduğunu söylediği 6 ok\’un gerçek anlamını unuttu, yolunu kaybetti. Ve bu süreç arada çok kısa bir Ecevit kesintisi dışında; Menderes\’ten başlayıp, Demirel, Özal, Yılmaz, Çiller şeklinde 2002\’ye dek geldi. Yıl 2016 bu aymazlık devam ediyor. Saymadığım kadar çok seçim kaybeden Kılıçdaroğlu ve O\’nun statükocuları ülkenin sözde en büyük sol partisinin yönetim koltuğuna yapışmş, kalkmıyor. Türk solunun ilk partisinin en başında bu yana kaç parti lideri var biliyor musunuz ? (Arada Cumhurbaşkanlığı gölgesinde adları hiç anılmayanları saymıyorum, tıpkı bugünün Davutoğlu\’su ya da Yıldırım\’ı gibi…) Gelin sayalım: Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu…Yani 5…Yazı ile Beş…1919\’u başlangıç kabul edersek 97 yılda BEŞ….

Devrimci, gelişmeci, ilerici ve eğitimli bir düşünsel hareket bu kadar statükocu kalabilir mi?…100 yılda 5 kişi. İşte sorun tam da burada. Bu hareket oy veren kitlenin, hareketin ilericiliğine, devrimciliğine olan inancı tümü ile yitirmiş olmasında. Bugün, bu harekete oy veren yaklaşık %25; sadece ve sadece Meclis\’te bir muhalif olsun diye oy veriyor. Sadece gösteri olsun diye..Hepsi bu. Bu harekete oy verenlerin ilk yapması gereken şey derhal statükodan sıyrılıp; cahil (okuduğunu düşünen lakin bilgisiz) halkı aşağılamaktan, hor görmekten ve kendilerini üstün görmekten vazgeçerek, yeni, kucaklayıcı ve basit bir hareket oluşturmaları. Öyle basit olmalı ki; adında, logosunda, temel söyleminde, tek bir \’\’sol \’\’ kelimesi geçmeden; solcu olmalı. Önce arınmak gerek….

 

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir