Bizans ve saygı

Bizlerin İstanbul’un fethi diye adlandırdığı 54 günlük savaş Bizans tarihlerinde Konstantinopolis’in düşüşü olarak tanımlanır. Yani, bizim atalarımız bir şehir fethederken; karşı taraf bir şehir, bir başkent ve bir İmparatorluk yitirmiştir. Bugün 54 gün kan ve sabırla yoğrulmuş bu kuşatmanın empatisine göz atacağım.

Öncelikle, 15.Yüzyıl ortalarında neredeyse tümü ile Osmanlı toprakları arasına sıkışıp kalmış Konstantin ‘in şehrinin ele geçirilmesi; menkıbe ve masalsı anlatımlar dışında Osmanlı siyaseti açısından bir zorunluluktu. Öyle ki, bu fetih gerçekleşmediği sürece, büyümekte olan devletin tam da midesinde ciddi bir sorun süregitmekte idi. Dolayısı ile savaş kaçınılmazdı.

21 yaşındaki Osmanlı Sultanı, 2. saltanatının hemen başında bu zorunluluğa baş veziri Çandarlı’ya rağmen karar verirken, atalarından hatta İslam Peygamberinden aktarıldığı iddia edilen öncül kutlamalardan çok; eğitimini aldığı ve zekası ile harmanladığı bir stratejiden yola çıkmıştır şüphesiz.

Tamamen sıkışmış bir kale şehre saldıranın kuvvetleri, bilinen tüm kaynaklardakinin ortalamasını alırsak; bir adama karşı 12 adam; bir kaç hafif top ve mancınığa karşı 4’ü devasa, 10’u büyük ve kalanı küçük 70 top ve 26 küçük gemiye karşı 200 civarında gemidir. Yani nereden bakarsanız bakın 1’e karşı 10’dur.

Savunanın kuvvetini arttıran etken ise çift aşamalı kalın şehir surları ve bir tarafta zincirle kapatılmış haliç diğer tarafta Marmara Denizi idi. Yani çoklukla savunan avantajları coğrafyadan ibarettir.

15.Yüzyılda toplanılabilecek en büyük kuvvete sahip Sultan 2. Mehmed  Han; Katolik Papa’dan bir okçu birliği dışında destek dahi alamayan Ortodoks 11.Konstantin’e karşı olağanüstü zekası ile Boğaz girişini de Rumeli Hisarı ile kapatınca gelen cılız Ceneviz desteği dışında Konstantin; surlarının arkasında yapayalnızdı. Gerçek anlamda yapayalnız.

Karşısındaki komutan sadece 21 yaşında lakin muhteşem eğitilmiş ve erken deneyimlenmiş bir silahşördü. Üstelik kararları da eylemleri de keskindi. Tavizsiz bir adamdı ve acımasız. Burada; Osmanlı tarihinde ilk kez; tahtın selameti için kardeşlerini katletme kararını verebilmiş bir genç adamdan söz ediyoruz. Haliç’te zincir nedeni ile sorun yaşayınca gemilerini karadan Haliç’e indirme aklına hiç de şaşırmamak gerek.S ultan; zeki ve kararlıydı ve kesinlikle saygıdeğer.

Konstantin ise, döneminin en büyük gücüne; şehri savaşmadan teslim etmesi gereken bir durumdayken tam 54 gün dayandı. O günün şartlarında o şehri kurtarabilmesi ne askeri ne de stratejik açıdan mümkün değildi. İngiliz’leri, Fransız’ları, Alman’ları, Macar’ları Leh’leri ve Rus’ları yardımına bekledi; lakin Katolik ya da Ortodoks hiç bir güç; o günün şartlarında 2.Mehmed’in ordusuna kafa tutacak durumda değildi. Konstantin; teslim olması gerekirken savaştı ve savaşırken öldü.

Sadece bu açıdan bakıldığında bile, son derece cesur ve saygıyı hak eden bir komutandı. Saygı, tarihin en eski zamanlarından ; geleceğin en belirsiz günlerine dek herkese gerek.54 günlük Bizans savunması, ne taraftan bakarsanız bakınız ciddi bir saygıyı hak etmişti ve hala o saygıyı hak ediyor.

Bunca kapandan; savaş tarihinin en büyük komutanlarından biri; Mustafa Kemal çıkabilmişti sadece, Anadolu Kurtuluş Savaş’ında. O’nun bile, sıkıştığında arkasında kilometrelerce Anadolu vardı. Konstantin’in arkası, önü her yeri kendi surları ile çevrili idi. Hiç bir şansı yoktu.

İşte olaylara bu açıdan bakıldığında, kendi toprağın olmayan bir yeri fetih etmiş atalarımızın bu yerlere saygısından yoksunuz biz yüzyıllar sonra. Onlar her bir fetihlerinde saygı göstermişler, Büyük Fatih; Konstantiniyye’ye ve halkına saygı göstermiş, biz ise bugün aynı saygıyı göstermekten son derece uzağız. İçinde bulunduğumuz seçim atmosferinde, bunu bile siyasi malzeme yaparak abartılı, lüzumsuz, insanların gözüne sokarcasına kutlamalar yapıyoruz. Sanki hadise beş yüz küsur yıl önce değil de dün olmuş; sanki İstanbul’u Fatih Sultan Mehmed değil de; günümüz siyasileri fethetmiş gibi. Saygı herkese gerek lakin en çok bize gerek.

Sonu bilinmesine rağmen böylesi büyük ve kararlı bir savunma savaşını veren, topraklarını son ana dek koruyan, bu uğurda ölen Bizans’a saygı gerek. Keşke her yıl, 29 Mayıs günü, onca ölenin anısına bir şeyler yapılsa. Onca yapay gürültü, onca yakışıksız gösteriden çok daha saygın olunmaz mı?

Bu siyasi yönetimle pek mümkün görünmüyor, zira gösterişin parıltısını; tevazuun saflığına tercih ediyor an itibari ile devlet adamlarımız. Sahi, Devlet adamlığı bu ise Orta Asya bozkırlarından 1923\’e devlet kuran ADAMLARIN\’ki ne İDİ?

Bu kadar yüzyıl sonra hem İstanbul hem Konstantinopolis, hem Fatih hem Konstantin ve o 54 günde kanı toprağa düşen herkes çok daha fazla saygıyı hak ediyor. Hepsi; ışıklar içinde uyusun.

1 Haziran, 2015 – İstanbul

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir