Bugün dünyamızın Jandarmasında Başkan değişiyor ve 46. A.B.D Başkanı göreve başlıyor. 245 Yaşındaki bu genç ve \’toplama\’ ülkede bundan önce gelip geçen 45 başkandan daha farklı hiç bir şeyin yaşanmayacağı dört belki de sekiz yıllık bu dönemde isim olarak başkanlar değişse de politika, uygulama ve sonuç olarak ne A.B.D.\’de ne de yansıması olarak dünyada hiç bir şey değişmeyecek. Amerikan siteminin en büyük başarısı da bu.
İsimler değişebiliyor ancak kurumsal bakış açısı, yaklaşım, cüretkarlık, ikiyüzlülük, jandarmacılık asla değişmiyor. Bu, bizler yani dünyanın geri kalanı için son derece itici olsa da bir Amerikalı (Kime ne derece Amerikalı denebiliyorsa) için aslında bir gurur kaynağı. Çünkü sistem her şekilde işliyor. Tek riskleri, son 70 yıldır ülkenin sürekli almaya devam ettiği göç ile belirli ırk ve dillere karşı kimi eyaletlerde azınlığa düşerek erime riski. Onu de meşhur \’federal\’ güç, baskı ve propaganda ile yenmeyi en azından şimdilik başarıyorlar.
245 yılda 45 Başkan. Kişilikleri, kökenleri, algıları, ırkları, renkleri farklı ama bütünsel anlamda uygulamalarında en ufak bir sapma yok. Kurumlar başkanla birlikte asla değişmiyor, kesinlikle kurumsal geleneğinden (iyi ya da kötü) ödün vermiyor ve mutlak güçler ayrılığı prensibi işliyor. Bunun sonucunda özellikle kendi halklarına \’dünyanın merkezi\’ / \’dünyanın en güçlü ülkesi\’ oldukları hissini vermeyi hala başarıyorlar.
Dünyanın iç borcu en yüksek ülkesi, kendisini dünyanın en zengin ülkesi olarak lanse edebiliyor ve bunun tek nedeni kurumlarındaki süreklilik.
Orada yaşamış biri olarak Amerikan sisteminin ve halkının hiç bir şeyine özenmem ve arzulamam. Sadece devlet kurumlarındaki bu istikrar, başkana / kişiye karşı tam bağımsızlık ve sürdürülebilir kurumsal kültür çerçevesinde bireylere değil kurumlara güvenme stratejilerini gerçekten başarılı buluyorum. Kurumlarının halk karşısında sorgulanabilirliğini ve yargılanabilirliğini ise yaşadığımız Orta Doğu coğrafyasında uzak bir hayal olarak değerlendiriyorum.
Devlette ya da şirkette yapılabilecek en büyük hata kişiye bağımlılık ve kişiye bağlı olarak kurumsal politikaların değişmesidir. Oysa hizmet etmek yolunda asıl olan devlet ya da şirket olmalıdır. Kurumlar kişilerden üstün ve saygın olduğunda tüm halklar ve çalışanlar çok daha mutlu olacaktır.