36 Padişah ile dönemin bilinen dünyasına yaklaşık 624 yıl hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu; hakkında binlerce yazı yazılmış, filmlere konu olmuş, eserleri ve tarihi incelenmiş, kitaplaştırılmış bir dünya devletiydi. Dünya tarihinde o kadar çok dönüm noktası yarattılar ki, hemen her bir kırılma, köklü ve farklı bir tarihsel değişime sebep oldu. Bu kırılmalardan az incelenen ve az konuşulan 3 tanesine,3 Osmanlı Padişahının 3 tarihsel kararına yazarın bakış açısı ile bakalım.
İLK DÖNÜM
Orhan Bey; Osmanlı’nın 2.Padişahı.Osmanlı’yı Beylikten Devletliğe taşıyan ; Konstantinopolis dışında neredeyse tüm Marmara’yı fetheden usta bir komutan. Babası Ataman Bey (Osman Bey) ve Annesi ünlü Anadolu İslam Bilgini Şeyh Edebali’nin kızı Malhun Hatun. Yani Orhan Bey ; genç Osmanlı Devleti’nin son safkan lideri. Son, çünkü öyle bir hatuna aşık olmuş ki, soyun Türklüğü tamamen kırılmış. En büyük düşmanı Bizans İmparatorluğunun; Yarhisar Tekfur’unun (Valisinin) kızı Holofira’yı üstelik düğünden kaçırmış Orhan Bey. Ve bir Bizans’lıdan çocuk sahibi olarak Osmanlı’nın kaderini tümden değiştirmiş.
Bu kararı ile kendisinden sonra gelen hiçbir Osmanlı Padişahının %100 Türk olmayışına neden olmuş, yabancı ve devşirme hatunlardan çocuk sahibi olmayı meşru kılmış ve elbette yüzyıllar boyu, Osmanlı Padişahlarının tümünü, saraya cariye sokmak ve Padişaha yakınlaşmak plan ve entrikaları güden tüm yabancı ve düşman devletler için açık hedef haline getirmiştir.
Yani Orhan Bey’in bu kararı ya da aşkı, aslında her açıdan ve 600 yıl boyunca Dünya Tarihini direkt etkilemiştir.
İKİNCİ DÖNÜM
Sultan 2.Mehmed Han ve elbette 29 Mayıs 1453’ten sonra Fatih Sultan Mehmed Han; zekası, ustalığı, komutanlığı, hırsı ve eğitimi ile çağ değiştirmiş bir komutan. Üstelik maharetini ve kudretini son derece zor ve karmaşık koşullarda gösterebilmiş, bu sayede çok büyük fedakârlıklarla savunulan bir dünya başkentini ele geçirebilecek sabra sahip. Ancak O da büyük büyük büyük dedesi Orhan Bey gibi hem Osmanlı’nın tüm geleceğine hem de dolayısı ile Dünya tarihine direkt etki edecek bir karar almış. Babası Murat Bey ölür ölmez ilk iş olarak küçük kardeşi Ahmet’in boğdurulmasını emretmiş. Yani gözünü kırpmadan kardeşini öldürtmüş. Bu kararı, kendisinden sonra da kardeş katlini vacip hale getirdiği için, katliam, kan ve taht kavgaları 1603’lere Sultan 1.Ahmed’e kadar daha 150 yıl devam edecektir.
Ne acıdır ki bu 150 yıl, Osmanlı’nın en değerli Şehzadelerinin yıllarıdır bizzat kardeşleri tarafından katledildiği dönemdir. Buna insancıllıktan uzaklaşarak en iyinin hayatta kaldığı doğal bir seleksiyon ve çağın gereği olarak bakmayı tercih edenler olacaktır elbette. Ama bu uzun vadede Osmanlı’da sonun başlangıcıdır. Çünkü Orhan Bey ile saf Türk’lüğünü yitiren Osmanlı; Fatih ile birlikte sağ ve sol kollarını kaybetmiştir.
Çünkü Fatih’in bu kararı ile tamamen aileden, kardeşlerle ve Şehzadelerle yönetilen en önemli sancak beylikleri ve komutanlıklar; tamamen devşirme devlet adamlarının eline geçmiştir. Liyakat sistemi ortadan kalkmış, aile saltanatı bozulmuştur. Yakın gelecekte, devşirme çocuklara daha da üstün bir eğitim sağlayacak Osmanlı Sarayı, Osmanlı Padişahlarından çok, devşirme Sadrazamlar tarafından yönlendirilir olacaktır.
SON DÖNÜM
Sultan 1.Süleyman nam-ı diğer Kanuni Sultan Süleyman en ünlü Osmanlı Padişahlarından biri elbette. Osmanlı’yı zirveye taşımış, Dünya İmparatorluğu haline getirmiş bir komutan. Son yılların popüler dizilerindeki gibi hayatını sarayda ve kadınlar arasında geçirmekten çok daha fazla savaş meydanlarında yaşamış biri. Dönemin yazarlarına göre her seferinde ve bizzat en önde savaşan bir asker. Osmanlı Sancağı’nın çekildiği en yüksek burç. Muhteşem Süleyman.
Lakin aynı Süleyman, kendi soyunun ve elbette dünyanın tüm kaderini başından sonuna değiştirecek öyle 3 kararı üst üste almış ki kendi zamanın muhteşemliğine nispetle İmparatorluğun geleceğini elleri ile atmış ateşe. O kararlar hem devlet adamlığını sorgulatacak ölçüde hatalı hem de en çok önem verdiği devletin geleceğini yok edecek cinsten.
İlki ve en vahimi, tüm dış kaynakların; kendisinden sonra tahta çıkmasından en çok çekindikleri Şehzade Mustafa’nın bizzat kendi emri ile katli. Mustafa\’dan ‘güneş’ diye bahsediliyor kimi Vatikan kaynaklarında. O Padişah olursa, dönüşün olmayacağı, tümden bir yok oluşla karşılaşılacağı yazılıyor. Öylesine saygın, henüz Padişah olmadan.
İkincisi Şehzade Cihangir’in hastalığına rağmen İstanbul’a dönüşüne izin verilmeyişi. Cihangir Padişah olacak cengaverliğe sahip değil belki ama yaşamaya devam edebilse denge sağlayacak bir politik yeteneğe sahip. Belki; yaşayabilse hataların 3.sünün yapılmasına engel olabilecek ilişkileri yürütebilecek kadar akıllı ve duyarlı.
Ve sonuncusu Selim – Bayezid çekişmesinde Selim’den yana olarak, Bayezid’in ve tüm çocuklarının katline göz yummak. Yani ilk karardaki evlat katline; bu kez evlat katline kardeş eli ile müsaade etmeyi eklemek.
Ve sonuçta; ordusunun başında tek bir savaşa dahi gitmeyecek ilk Padişah olacak, oğlu 2. Selim’i kendi kararları ile tahta göndererek İmparatorluğun tüm geleceğini ve tabii Dünya dengelerini kendi eli ile belirlemiş bir Padişah, Muhteşem Süleyman.
Bu yok oluşu görüp, önlemeye çalışan birkaç Padişah daha olmuş kendisinden sonra, lakin bir daha hiçbir zaman Osmanlı o günlere dönememiş.
Ne derler? Herkes hata yapar. Lakin devlet kurup imparatorluk yönetenlerin hataları kendileri ile birlikte dünyanın da kaderini etkilemiş. Bugün devlet yönetenlerin ya da gelecekte yöneteceklerin bu 3 büyük hatadan ders almaları umuduyla.
25 Haziran, 2015 – İstanbul